Kendimce önemli bulduğum bir konuyu ilginizi çekeceğini umarak sizinle de paylaşmak istedim. Linkteki "Empires without armies" adlı makalenin yazarına esin kaynağı olan François Partant'ın 1982 tarihli "Kalkınmanın Sonu" adlı iktisat (!) kitabında Partant şu ifadeyi kullanmıştı:
"...kalkınma, fetihlerde ve sömürgecilikte geçerli olan düşünceden esinlenilen bir projedir. Aynı çıkarlara hizmet etmekte ve sömürgecilik dönemindekilere benzer sonuçlar doğurmaktadır. Bu akıl almaz bir yutturmacadır (Christian Harzo'nun sömürgecinin uygarlaştırıcı misyonu için kullandığı kavramı kullanmak gerekirse) ve aldatanları aldatmak gibi bir özelliğe sahiptir".
Bu bakış açısına göre "kalkınma"yı savunmak ve arzulamak bilerek veya bilmeyerek emperyalizmi savunmak ve ona hizmet etmek anlamına gelmektedir.
Partant aynı eserinde şu ifadeye de yer vermekteydi:
"Yapılması gereken 'kalkınma' planı değil ama, yaşamı sürdürme planı olmalıdır. Amaç topluluğu ortalama bir Avrupalı gibi yaşatmak değil, işsizden ve yıkıma uğramış bir köylüden daha iyi yaşatmak olmalıdır. Yaşam düzeyi sayısal büyüklüğe, kaynakların çeşitliliğine, faaliyetlerin çeşitliliğine ve kullanılan teknolojinin seviyesine bağlı olmamalıdır. Aksine, büyük ölçüde ekonomik ve sosyal örgütlenişe bağlı olmalıdır. Toplum ne kadar demokratikse yaşam standardı da o ölçüde yüksek olacaktır."
Bu durumda Mustafa Kemal'in "muasır medeniyet" kavramını da "kullanılan teknolojinin seviyesi"ne bağlı olarak değil toplumun kendi kaynaklarını adil biçimde kullanma, paylaşma ve yönetme kabiliyetini yansıtan demokratiklik seviyesine bağlı olarak algılamak daha doğru olacaktır.
Öte yandan Partant'a esin kaynağı olan bazı fikirleri ortaya atan Ivan Illich ise "Şenlikli Toplum" adlı eserinde şu ifadelere yer vermekteydi:
"İnsanların kendi kendilerine yapmaları gereken şeylerle, hazır yapılmış olarak edinmeleri gereken şeyler arasındaki dengenin tanımlanması gerekir."
"İlerleme, araçlara (alet edevatın yanı sıra eğitim sistemi, ulaşım sistemi, sağlık sistemi vb de araç olarak göz önüne alınmakta) gittikçe daha çok bağımlı olmak değil, gittikçe daha çok kendine yetmek anlamına gelmelidir."
"Herhangi bir kişinin kendi denetimi altındaki kişisel enerjisini yaratıcı biçimde kullanma hakkı..." (kanımca bu hak temel insan hakları içinde yer almalı)
"Bir kişinin dünyayı biçimlendirme gücüne başkasının müdahale etme gücünün sağlam ve ortak bir mantık çerçevesinde sınırlandırıldığı bir dünya..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder