Neden Bu Günce Yazıldı?

Aslında buna bir günce ya da günlük demek ne kadar doğru bilmiyorum. İlgi duyduğum konulardaki fikirlerin ve Urla'daki yaşamın bir yansıması ancak. Geniş bir zamana yayılmış düşünsel süreçlerin güncesi denebilir belki. Mevzular günlük yaşama dair olduklarından yaşadığım şehirden ve ilişkide olduğum insanlardan etkilenmem kaçınılmaz. Bu yüzden yaşadığım şehir de bu güncede yer almalı diye düşünmekteyim.

Üniversite yıllarımda Fritjof Capra'nın "Fiziğin Taosu" adlı inanılmaz eseri benim 1990'ların başında ekolojik sorunlarla ilgili kaygılardan haberdar olmama vesile oldu. Yine Capra'nın "Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası" (The Turning Point), E. Fritz Schumacher'ın "Küçük Güzeldir" (Smal is Beautiful), David Dickson'ın "Alternatif Teknoloji" adlı eserleri de modern yaşamın sorunlarını anlamamda etkili olmanın dışında yeni bir yaşam tahayyül etmek için yol gösterici de oldular.

Özellikle Dr. Schumacher'in "orta ölçekli teknoloji" tanımlaması bir mühendis olarak teknolojiye daha geniş bir perspektiften bakmama neden oldu. Bu konuyu merak edenlerin ITDG (ıntermediate Technolohy Development Group) adlı Dr. Schumacher'in 1960'larda kurduğu ve halen çalışmaya devam eden vakfın yaptıklarına bakmasını tavsiye ederim.

David Dickson'un teknolojiye bakışı ve "yumuşak teknoloji" tanımlaması da bu konuda tamamlayıcı oldu. Dickson'ın yumuşak teknoloji tanımlaması sırasında ele aldığı "enerji" başlığı ise benim için en ilgi çekici konuydu. Bir makina mühendisi olarak bu konuda ne yapabilirim? diye sordum önce kendime. Alternatif enerji teknolojileri son derece heyecan vericiydi. Dünyadaki mühendislerin neredeyse yarısının savaş teknolojileri üzerine çalıştığını bilerek diğer yarıya dahil olmaya karar verdim. Ve sonunda "yelkapan" çıktı ortaya...

Son zamanlarda François Partant'ın 1982'de yazdığı "Kalkınmanın Sonu" ve Ivan Illich'in "Şenlikli Toplum" kitaplarını yeniden keşfediyorum. 

Sakin Teknoloji / Slow technology
E.F. Schumacher tarafından 1960’larda ortaya atılan Orta Ölçekli Teknoloji yaklaşımı daha sonraları İtalya’da ortaya çıkan ve benzer toplumsal değer yargılarını içeren “Sakin Şehir” (Citta Slow) hareketi ile örtüşmektedir. Daha kapsamlı bir hareket olan Sakin Şehir hareketi nüfusu 50bin altındaki şehirleri kapsaması, emeğin karşılığının verildiği bir üretim sistemini desteklemesi, dolayısıyla işsizlik sorununa kırsal kesimde çözüm yaratarak kente olan göçün azaltılmasına da çalışmaktadır. Hareket ilk olarak Slow Food olarak gıda sektöründe ortaya çıktığından tarımsal üretim ve gıda sektörü ön planda olagelmiştir. Schumacher’in Orta Ölçekli Teknoloji yaklaşımı ise bu hareketin sanayi üretim ayağını tamamlar niteliktedir ve bu harekete eklemlenerek hem güncellik hem de güç kazanması amacıyla “Sakin Teknoloji” (Slow Technology) olarak yeniden isimlendirilebileceğini düşünmekteyim. 

Doğru ifade için doğru kelime
"Slow Movement" tabirinin dilimize "yavaş hareket" olarak tercüme edilmesi yerine "sakin hareket" tabirinin işin ruhuna daha uygun olacağı ile ilgili Hakkı Kesirli'nin (İzmir Life dergisi yöneticisi ve Seferihisar Belediyesi İletişim Danışmanı) yaptığı uyarıyı yerinde buluyorum. Ve o günden beri de "sakin şehir" vb ifadesini kullanıyorum. "Yavaş" kelimesi tembellik, miskinlik gibi olumsuz çağrışımlar yapabiliyor. Oysa sakinlik daha dinç ve berrak bir ruh halini çağrıştırıyor ve daha pozitif geliyor bana. Sakin bir yaşam gerektiğinde hızlı olmaya da engel değil günlük yaşamda. Bu konudaki düsturum "gerektiğinde koş ama acele etme" şeklinde de özetlenebilir. Telaşa lüzum yok sakin yaşa...

Kanımca ülkemizdeki sosyal sorunların temel nedenlerinin başında dilimizi ve kavramları doğru kullanamamak geliyor. Bu durum iletişim kurmamızı ve sorunları çözmemizi engelliyor. Alev Alatlı'nın Schrödinger'in Kedisi adlı eserinde detaylı biçimde tanımladığı ülkemizin bu "anlam kayması" (afazi) sorununun farkındalık ile aşılabileceğini düşündüğümden kendi üzerime düşen sorumluluğu yerine getirme gayretindeyim.